Hanefi kaynaklarda gizli ima


*******      Hüsnü Köktürk ‘ten   TB6BHK Yorum- bir gözlem  açıklama**********

Hastalıkta namaz ile ilgili yazılar çok ise de delil kabul edilen kaynakların hepsi  güçlü belgeler olarak gözükmeyebiliyor. Müslim gibi en muteber hadis kaynağında hastalıkta namaz konusunda  hiç hadis-i şerif yok. Yine en sahih hadis kitabı addedilen iki kitaptan biri olan  Buharî isimli hadis kaynağında îmâ  kelimesinden hiç bahsedilmiyor. Îmâ kelimesinin bulunduğu hadis Buharî ve Müslimin ve hatta kütübü-sitte dışında  bulunuyor. Yazılar yazılırken sadece bilgi toplamaya çalışılmış, bilgi kaynağının sıhhat durumu üzerinde fazla düşünülmemiş gibi bir ortam görüyorum. En birinci fetvalar Kütüb-ü sitte dışındaki iki veya üç hadis-i şerif üzerinden verilmiş. Öyle ki kitap yazan fakihler kaynak olarak hadisi şerifin bulunduğu (kaynak  kitap) ismini dahi belirtmemişler,  İmrân hadisi şöyledir diyerek …yazılarına devam etmişler.

Bir yazı, veya bilginin bulunduğu bir kaynak okurken dip notların yazara mı ait yoksa sonradan mı konmuş olacağı akla gelmeli ve parantez içi yazıların, dip notların, gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, kimler tarafından kaleme alınmış olduğunun nazar-ı itibara alınmasında fayda görüyorum.

 **************  îmâ nedir  ******************************************

Cevabı zor gibi gözüküyor. İma Arapça lügatlerde ( fazla derine gitmeyerek)  ومأ yani (vav mim hemze) kökünden gelen bir kelimedir. Eşare, işaret etme, bazı yerlerde kinaye anlamına geliyor. Bu kelimenin kütüb-ü sitte dediğimiz 6 tanınmış hadis kitabının hasta namazı bölümünde bulunmadığı akla gelmeli ve illa şu manadadır diye iddiaya kalkışmamalı. İsim yapmış fakihler (Hindiye, Zeyleî, Halebî, İbni Abidin, Caferî…) ima kelimesini eğilmek anlamında kullanmışlar, ve tercüme eden alimler de eğilme olarak tercüme etmişler.  İmanın daha kesin kavramını öğrenmek için Hanefi ve caferi fakihlerin ima anlayışlarını yazmış oldukları kitaplardan öğrenebiliyoruz. Hanefi kaynakların neredeyse tamamında imanın biraz değişik anlamı daha var ki o da:  Hasta namaz kılarken aslını yapmaya çalışmış ama yapamamışsa namazı yine geçerlidir, ve fakat hasta ima ile kılmış olur. Şimdiki lisan ile aslını  yapamayan ima ile yapmış olur.

******Hanefi kaynaklarda ima tanımı*******

Hanefi fıkhında îma özenilecek bir hareket değildir. Sağlıklı kimseler namazlarını dosdoğru kılarlar, îma yapamazlar. İmayı rüku ve secde yapamayan hastalar yapar. İma da kademe kademedir. 1- bel ile eğilme, 2-baş ile eğilme, 3-diğer organları kullanma.   Birinci maddeyi yapamayanlar ikinci maddeyi yapar, yani eğilemeyen, icabında oturamayanlar baş eğmesi yaparlar. 3- numaralı kademeye itibar azdır, ihtilaf fazladır, itiraz çoktur. el, kaş, göz, kalp beyin iması gibi. Bizden öncekiler hep birbirlerine bakarak, birbirlerini görerek namaz kılıyorlardı, namazın nasıl kılınacağı görsel idi. Eski ulema bu görselleri kağıda  yazıya, detaylarıyla işlemeyi zorunlu ve fazla önemli görmedi, görsellik ihmal edildi. Video gibi bir araç da bulunmadığından görseller zamanla zayıfladı. Zamanımızda ise İkinci kademe ima’yı  1 numaralı ima olarak görenler çoğaldı. Biz de haliyle kaynak ulemanın kitaplarında görselliğe ait, görselliğe benzer ne varsa bulup ortaya çıkarmak zorunda kaldık

Ne yazık ki  Hanefi alimlerin kitaplarında ima kelimesinin anlam ve tarifi  biraz gizli, metnin içinde gizlenmiş duruyor. Dikkatsiz bir okuyucu oradaki imanın tarifini ve ne olduğunu anlayamıyor.  Cağferi kaynaklarda ise hasta namazı bahsi ifadeleri ve ima anlayışı çok kesin, açık ve net olarak yazılmış. Hiç yorum yapmaya ihtiyaç bırakmamışlar. Aşağı sahifelerde örnekler bulunuyor. Bu nedenle şahsım olarak hanefî kaynaklardaki ima bölümlerini gizlilikten kurtarıp avamın anlayacağı duruma getirmek için bu yazıları kaleme almak istedim. Ulemanın yazılarına yer yer kırmızı renkli açıklama ifadesi koydum.. Bunlar yapılmayınca haklı olarak imayı yanlış anlayanların sayısı artacak acizane bizler de bu vebalin altında kalacağız.

****İma kelimesi*******

yanlış anlamaya çok müsait. Kaynak eser olarak bildiğimiz Kütüb-i sitte denen 6 tanınmış hadis külliyatı içinde hasta namazı bölümünde ima kelimesi bulunmuyor. Hal böyleyken imayı dini bir terim olarak  dini lügatlerin içine koyabilmenin güçlüğünü anlayabiliyorum.

Bazıları, İma baş eğmedir ifadesini iyice yaygınlaştırmaya çalışmışlar,  ve bunda önemli ilerlemeler kaydetmişler. Öyle ki eğiliniz ifadesi geçen hadis-i şerifleri parantez içi  yorumuyla başınızı eğiniz şeklinde anlamak istemişler.

İma baş eğmek midir? İnternet ortamında ima baş eğmektir şeklinde yazılar bulabiliriz. îma, baş eğmedir ifadesini beğenen bazı yorumcular, icabında içinde  ima veya eğiliniz ifadesi geçen hadis-i şeriflere parantez açarak “başınızı eğiniz” şeklinde ifade etmek yolunu tutabiliyorlar. Hadis-i şerif’in aslında, bünyesinde bulunmayan  bir kelimeyi  orada hizmete koymak ne derece doğru veya sakıncalı olur?  Hani kaynak eser addedilen bir alimin eserine dahi dip notlar eklemek, notları kimin yazdığının açıkça belli olmaması okuyucuyu anlama güçlüğüne düşürebiliyor.

 Îmâ kelimesinin bulunduğu kaynakların birisi  Zeylaî nin Nasbu’r-Raye cilt 2 sayfa 175 isimli kitabından. Mehmet Zihni Efendinin Nimetül-İslam isimli kitabında bahsedilen hadis-i-şerif buradan alınmış olabilir. Hadis-i-şerifin Arapça aslını zor buldum.

Çoğu konuda detaylı bilgi vermekle tanınan  Mebsut  isimli kitap, Taberaniden (Camiu-l kebir) Hasta namazı ile ilgili hadis naklederken,  Bezzar,  Magrifet ve  Darekutnî’de ki hadisi şerifleri görmemiş veya onlara ulaşamamış olması da dikkat çekicidir. Bu durumun yazarın çok eski yıllarda yaşamış ve hatta eserin hapishanede güç şartlar altında yazılmış olmasının sebebi olabilir.

Bu hadis-i şerifin etkileri ne olmuştur.? Hadis-i şerif-i  Şafii fakihlerinden imam-ı Rafiî almış, ama  şafiilerin hepsi bu kurala uymamışlar. Şafiilerde hasta namazı konusunda tam bir bütünleşme görülmediğine ait yazılar okudum. Örnek verecek olursak Şafii mezhebinde olan  imam-ı Gazâli, ve imam-ı Harameyn ekibi hastalarını eğilebilcekleri bir yükseltiye konulmuş eşya üzerine secde ettirmişler, ama baş iması yapınız dememişler.  Diğer bir delil daha var gibi , ama o  bizim bildiğimiz kaynaklara pek benzemiyor. Fikir pek yeni değil. Taa 1800 lerde var. İbni Âbidin bu ifadenin kaynağını vermiş 

« İmanın hakikatı başı eğmektir. «Sırf hareket ettirmesidir» diye de rivayet olunmuştur. Tamamı İmdât’tadır. O da Bahır ile Makdisî’den nakletmiştir.» İbni Abidin bu kaynağı vermiş ama yazımızın 10  satır aşağısına bakarsak, İbni Abidin bu delili kendisi de hiç kullanmamışa benziyor. Esasen buradaki imâ kelimesi dini anlamdaki ima kelimesimi dir? emin değilim.. Baktığım bir iki Arapça lügat içinde  bulunmayan bu ifade, hadis-i şeriflerin anlamını değiştirecek kadar kuvvetlimidir? Fazla bilgi yok

Bu ifadeler dinde ne derece etkili olabilirler, mevcut hadisi şerifleri ortadan kaldıracak kadar güçlümüdürler.?

Hanefi fakihlere bakarsak onlar onlar الجامع الكبير deki hadis-şerifle pek ilgilenmemişler Bezzâr ve Beyhakî deki Cabir hadis-i şerifi ni ayrıca Darekutnî deki gücün yeterse hadisini delil aldılar ki bu delillerde baş kelimesi bulunmuyor, eğilme kelimeleri kullanılıyor. Aşağı sahifelerde fakihlerin yorumu teferruatıyla verilecek.

Hanefi fakihlerden ima baş eğmedir şeklinde (hele umumi) bir bilgiye hiç rastlamadım

.***** Bir nükte  ****

Beli sağlam olan bir hasta sadece baş imasıyla namaz kılabilir mi? Delilini ararken mescitten en son çıkan bilgili kişi

–-ne  delili arıyorsun Ayet-i kerime sana kafi gelmiyor mu?

وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ – Bakara 43 Namazı kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber rükû edin. Doğrusu mahçub oldum. İkinci bir mahcubiyeti de bir öğrenciden aldım. Delikanlıya baş mı eğilmeli bel mi eğilmeli diye delil topluyorum dedim. Öğrenci beni şaşırtan bir cevap verdi. Yaz dedi. Cami kalabalıksa, cemaat secde edecek yer bulamamışsa halk öndekinin sırtına secde eder. Kimse başını eğmez. İlmihal kitabında böyle yazıyor dedi. Hani bir laf vardır. El mi yaman Bey mi yaman?

Sorunun bir cevabı da – İbni Abidin- Reddul- Muhtar dan  iki meseleye cevap. hasta namazı sahife 7/22  Cevabın birisi imanın tanımı ikincisi ise rükû yapabilen birisinin,eğilerek rükû yapacak yerde bunu imâ ile yapması.

METİN : Yere konulan şey taş gibi üzerine secde sahih olan şeylerden olup yüksekliği bir veya iki kerpiç miktarını geçmezse onun üzerine yapılan secde hakiki secdedir. Ve o kimse namazını îmâ ile değil, rükû ve sücudüyle kılmıştır. ….. Yere konulan şey, üzerine secde sahih olanlardan değilse namazını ima ile kılmış sayılır…..  Hattâ bana öyle geliyor ki, o kimse yere, secde edilebilecek bir şey koymağa kadir ise koyması lâzımdır. Çünkü hakikaten rükû ve sücuda kadirdir. Rükû ve sücudun hakikatını yapmak elinde iken ima ile yapması sahih değildir. İma ile kılmanın şartı. rükû ve sücudun imkânsız olmalarıdır.

 https://islamiyontem.net/kitaplar/Turkce%20Fikih/Fetvalar/reddulmuhtar/index.htm   erişim  25/07/2023

İmam gazali ve “imam-ül-harameyn” hastanın bir yükseltiye secde edebileceğini söylüyor fakat başınızı eğiniz demiyor.

Hemen alttaki yazıda Merhum Mehmet Zihni efendi hangi uzuvlarla ima yapılabilirliğini yazmış. Ayrıca: İbni Abidin den hasta namazı bahsinde İmamı züfer’in îma anlayışını görüyoruz ki göz ve kalp imasından bahsediliyor..Burada bilinmesini istediğimiz şey ima’nın tek bir kalem kelime olmadığı ancak, ibadeti anlatmaya yönelik bir işaret olduğudur. Dökümanlarda vücut eğilmesi, baş eğilmesi ve diğer küçük organların hareketi….ile yapılmasından bahsedilir

******Bir yorum: Hüsnü Köktürk***************

Sandalyede namaz kılanlar için “sizin secde için yaptığınız ima rüku içim yaptığınız imadan daha kısa oluyor, bu nedenle namazınız batıl oluyor”     Diyenler için cevap

Hadisi şerifte “secde için yaptığın ima rüku için yaptığın imadan daha aşağıda olsun” ifadesi namazını oturarak ve hem rükusunu hem de secdesini peşpeşe yapması gereken hasta bir musalli için söylenmiştir. Sandalyede namaz kılanlardan rükusunu ima ile kılmayıp tam yapanlar bu hadisi şerifin kapsamı dışında kalmaktadırlar. Çünkü iftitah tekbirini, ya kendisi yalnız veya imamla beraber ayakta alıyorlar, ve rükularını tam yapıyorlar, sadece secdeyi ima ile yapmaktadırlar. Onlar rükularını ima ile kılmamış sadece secdeyi ima ile kıldıklarından  ismi geçen hadis’i şerifin dışında kalmaktadırlar. Açıkcası ortada iki  îma değil sadece bir îma olayı var, bu nedenle bu şekilde sandalyede namaz  kılanlar (imanın biri  diğerinden alçak olsun gibi bir hükmün dışında kalırlar). Rüku olayı gerçek olarak yapılmış bitmiştir. Musallinin Oturup secde yapacağı yerde artık yeniden hayali bir rükuu borcu yoktur.

Şu var ki  bazı  ortamlarda bir kısım  yorumcuların fıkıh kitaplarında bulunmayan ve sadece kendi kanaatlerini doğru kabul edip halka sunmalarından ciddi endişeler duyuyorum. Bu tip yorum yapanlar icabında kişinin imam arkasında kıldığı namazı dahi batıl sayıp, kişiyi cemaatten dışarı çıkaracak kadar ileri gidebiliyorlar. İmam arkasında cemaatle kılınan gerçek bir namaz nasıl olurda birileri tarafından iptal edilebilir?

Oysa fıkıhın tamamında kişi namazın aslını yapabiliyorsa,  imasını yapamaz. Kişiler namazda yapabildikleri yerlerde hasta değil sağlamdırlar. Yirmi satır yukarda İbni Abidin cevabına bakılması


******* Resulu Ekrem HZ muhammed (sas) hadis-i şeriflerden çıkan ima ifadeleri :

îmâ ederken secde için, rükû için eğildiğinden daha fazla eğilir.

(Sücud için olan îmâ, ruku için olan îmâdan aşağıca olur, yani biraz daha eğilir.) Mehmet Zihni efendi tercemesi

Sücudunu rükûundan daha aşağı eğilerek yapar. (İbni Abidin)

“Gücün yeterse toprak üzerinde namaz kıl Bu mümkün değilse imâ ile kıl ve secdeni rükûundan daha fazla eğilerek yap” Hamdi Döndüren tercemesi

***HAMDİ DÖNDÜREN    Prof Dr.   İslam İlmihali      Erkam Yayınları

(Kıyam namazda)  Oturarak namaz kılmada rukuu ve secdeler güç yettiği ölçüde yapılır. Eğer belin eğilmesi mümkün değilse veya sakıncalı olacaksa, başıyla ima eder. İmada baş secde için rukudan biraz daha fazla eğilir. Böylece  ikisi birbirinden ayrılmış olur.

Hamdi Döndüren Kendisine attığımız mail’e aşağıdaki cevabı göndermiştir. Cevap hanefî mezhebinin görüşünü yansıtması bakımından önemlidir.

 Hamdi Döndüren hasta namazı    to Husnu Kokturk

Hüsnü Köktürk kardeşimize, Îmâ eğilmek anlamına geldiği için başın eğilmesini de kapsar ve derecesi rahatsız olan kişinin durumu ile ilgili olarak belirlenir. Hz. Peygamber’in yaygın olarak örnek alınan bir hadisinde, oturduğu yerden namaz kılarken önüne eğildiği zaman sert zemine secde etmek amacıyla yüksek bir şey (belki yastık), onun üstüne de tahta türü bir şey koyup namazını kılmaya çalışan kişiyi Allah’ın Rasûlü görünce, önündeki yüksekliği kaldırtmış ve biraz eğilmesi rüku daha fazla eğilmesinin de secde sayılacağını belirtmesi bu konuda fikir veriyor.

Hanefi mezhebi beden hareket ettirilemezse, baş iması ile namazı yeterli görürken, Şafiiler baş eğilemezse, göz imasıyla da namaz kılınabileceğini söylerken, Hanefiler böyle bir durumda olan hastanın günlük namazı kazaya bırakma hakkının olduğu görüşündedir. Sonuç olarak günümüzde camilerde arka tarafa fazlaca sandalye veya oturma yeri konulmaya başlandı. Bu konuda görüştüğümüz  bazı doktorlar görüşüp, yüksek din kurulu başkanı ile de paylaştığımız sadece fıtığı vb. ile diz kapaklarını bükememe gibi iki rahatsızlık için sandalye kullanma, bunun dışındaki tansiyon vb. ayakta durmayı engelleyen rahatsızlıklarda,mümkünse ilk tekbiri ayakta alıp yere oturma ve ondan sonrasını oturduğu yerden baş ve bedeni biraz eğip rüku daha fazla eğip secde iması yapması, yatalak hastanın ise ayaklarını kıble tarafına getirip başının atına yüksekçe yastık koyarak kıbleye çevirmesi ve baş hareketi yaparak namazını kılmaya çalışması asıldır. Kısaca ima kişinin gücü ile sınırlı olduğu için az eğilme çok eğilme, beli düz oluncaya karar bükme gibi külfetler hastaya yüklenemez. Sembolik hareketler ima için yeterli olabilir. Uçakta veya otobüste oturduğumuz yerde namaz kılmada olduğu gibi. Selamlar.****** *******  Derli toplu fikir edinmek isteyenler aşağı linkte bilimsel bir yazı bulabilirler.

http://fikih.ihya.org/islam-fikhi/kiyam-namazda.html  erişim 12 ağustos  2013….01/01/2020

http://www.enfal.de/Fikhi/K/K3/kiyam.htm   erişim 21/01/2020  Kıyam kakkında bilimsel bir yazıdır, hasta namazını da kapsar

http://acikerisimarsiv.selcuk.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/123456789/7163/261064.pdf?sequence=1&isAllowed=y  erişim 21/01/2020

İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 446; Döndüren, “Kıyam” ŞİA, IV, 339.KIYÂM (NAMAZDA)       erişim 21/01/2020

Konuyu şimdi de fahihlerin kitaplarından görmek daha faydalı olabilir 

Bazı fakihler ise Îmâ yı eğilmek olarak anlatmışlar fakat bunun baş ile mibeden ile mi olduğunu açıkça belirtmemişler.

******  MEHMET ZİHNİ     Nimet-i İslam      sayfa 354– 1971 basım*******

  Mehmet Zihni Efendi (Niğmetül-İslam)isimlibüyük fıkıh kitabında îmâ  için eğilir ifadesini kullanmış: (Sücud için olan îmâ, ruku için olan îmâdan aşağıca olur, yani biraz daha eğilir.) Ancak sahife altındaki 3 nolu dip notun ilk cümlesi Makdisî ikinci cümle de Hanefi fakihlerinden Musannıf’ın ima tariflerini andırıyor. Yazımızın alt kısminda Musannif maddesine bakılması) yeniden açıklayıcı dip notlar, eğilme ifadelerini anlamamı güçleştirdi. Dip notlar, kimlere aittir, eserin aslında mı vardır yoksa sonradan yetkili birileri mi ilave etmiştir? Eserin bilhassa ilk baskılarında bu konuda birtakım yazılar bulmak mümkündü. Yine de durumu tanıdık bir ilahiyatçı akademisyen (onlar bilgi kaynağı konusunda uzmandırlar) arkadaşıma sorduğumda

— gayet normal  Biz dip notların saten Mehmet efendiye ait olmadığını biliyoruz. Dedi.

Sücud için olan îmâ, rükû için olan îmâ’dan aşağıca olur, yani biraz daha eğilir. Ta ki, rükû ile sücud yekdiğerinden fark edilebilsin. Eğer sücud îmâ’sını, rükû îmâsından farklı etmeyip, onları, yekdiğerine müsavi kılarsa namazı sahih olmaz.

Îmâ için eğilmekte mübalağa lazım olmayıp, biri diğerinden farklı olarak, biraz eğilmek kafidir.

Îmâ, baş eğmekle, olabileceğinden  başıyle îmâ’dan aciz olma, ne gözüyle ne kaşıyla ne de kalbiyle, îmâ etmek olmaz. Onun halefi olan îmâ dahi, ele ve ayağa taalluk etmediği gibi, göze ve kaşa ve kalbe dahi taalluk etmez….Sh 355.

Açıklama: Merhum burada imayı 3 kademe olarak belirtiyor. Birinci kademe  eğilme, ikinci kademe baş eğme, üçüncü kademe ise el, ayak, kaş, göz, kalp ile yapılan ima şekilleridir. Birinci kademe hastalığın en hafif, üçüncü kademe ise hastalığın en ağır olduğu hallere işaret ediyor

Birinci kademe İma da kastedilen  vücudun veya belin eğilmesidir.(Îmâ için eğilmekte mübalağa= Merhum burada imanın ne olduğunu iyice açıklamış. İmanın eğilmek olduğunu bunda da aşırıya gidilmemesini tavsiye ediyor) “secde iması rükü imasından daha aşağıca olur. Aşağıca ima nasıl olur? yani biraz daha eğilir

Açıklama:(Eğilme denince ancak belin veya vücudun eğilmesi anlaşılır..eğil dendiği zaman kişi vücuduyla eğilir. Burada ima denince başın eğilmesini anlamak hatalı olur. Zira Baş için eğilme kelimesi kullanılamaz.  Baş için kullanılan kelime eğ, eğer, eğme,  şeklinde olur ve ilaveten baş kelimesi de eklenir. Başını eğ gibi

Merhum bu yerinde açıklamaları yaptıktan sonra bir de sahife altındaki yeniden açıklayıcı dip notlara bakınca

(Bundan sonra kitaptaki 3 numaralı ve diğer açıklayıcı dip notlar Mehmet Zihni efendiye ait mi yoksa , bir başka açıklayıcıya mı ait pek anlayamadım.  anlamam  benim için güç olabilir.  Eserin ilk baskılarında bu konuda biraz daha fazla izahat bulmak mümkündü) 

3 numaralı dip notun ilk cümlesi Makdisî ikinci cümle de Hanefi fakihlerinden Musannıf’ın ima tariflerini andırıyor. Yazımızın alt kısmında Musannif maddesine bakılması)

İkinci kademe îmâ, ise  kişide rahatsızlığın biraz daha arttığı, birinci kademeyi yapamayanların yani belini ve vücudunu eğemeyenlerin yapabileceği baş eğme, daha doğrusu baş işaretiyle rukuu mahallini gösterme ve oraya yaklaşma şeklinin belirtilmesi halidir.

Üçüncü kademe rahatsızlığınn  had safhada olduğu, baş işaretini de yapamayanların yapabilecekleri durumlardır ki, bunlar kalp, el, ayak, kaş, göz. ima sıdır ki bunlar fukaha nezdinde çoğu kabul görmemişlerdir. Ancak Hanefi fakihlerinden İmam Züfer göz ve kalp imasını kabul edenler arasındadır.

****   MUHAMMED  bin KUTBUDDÎN  Îznîkî    Cennet yolu ilmihali  ya’nî, Hicrî kamerî 885

 ölüm Edirne m. 1480  Ni’met-i islâm isimli bir eser yazmış ve bu eser pek çok kimse tarafından  kaynak eser  olarak kabul edilmiş. Şimdi sunduğumuz (Cennet Yolu) ilmihâlinin asl ismi  Miftâhul Cennet, Cennet kapısının anahtarıdır.
[m. 1480] senesinde Edirnede vefât etmiş olan Muhammed bin Kutbüddîn-i İznikî “rahime-hullahü teâlâ” yazmışdır.

Yere secde yapmaktan âciz olan, ayakta okuyup, rükû’ ve secde için oturarak îmâ  eder. Oturup rükû için biraz, secde içindahaçok  eğilir. Bedenini eğemeyen, başını eğer. Birşey üzerine secde etmesi lâzım değildir..

http://www.hayatiinanc.com/wp-content/uploads/yuklemeler/mizrakli_ilmihal.pdf  sayfa 281 erişim 02/01/2020,

Kitap ta Mi- 1480 yıllarının görüş ve uygulamalarını yansıtması bakımından önemlidir. (parantez içi açıklamalar kitabın aslına ait değildirler, emeği geçmiş kişi veya kişilere ait olabilir,? kitap sahife 169 olarak başlamaktadır)  Lin’k sağlığı devam ederken pdf dosyasının  indirilmesi faydalı olabilir.

.http://www.dinimizislam.com/hakikatkitabevi/indir_pdf.asp

*******DİYANET fetvaları**************

https://dinhizmetleri.diyanet.gov.tr/Documents/FETVALAR-2018.pdf   erişim 01/01/2020

… Bu durumda olan bir kimse usûlüne göre, namazını îmâ ile
kılar. Îmâ ile namaz kılan kişi başını rükûda biraz, secdede ise rükûdan biraz daha fazla eğer. Bununla birlikte, vücudun baş ile birlikte eğilmesiyle de îmâ yapılmış olur.sayfa 2004

*************MUSTAFA VARLI   İslam İlmihali  *******  eski–Diyanet işleri başkanlığı din işleri  yüksek kurulu uzmanı   Vakit Yayınları

Hanefi ve Şafii mezhebine göre  

Oturarak namaz kılan kimse, secde için yere kadar eğilemiyorsa hem kıyamı, hem rükuu ve hem de secdeleri oturarak yapabilir.. Ancak bu durumda rükû, biraz eğilerek, sücud ise biraz daha fazla eğilerek yapılmalıdır.   (hasta namazı bahsi)

****İSMAİL KARAGÖZ     Dr  Namaz İlmihali      Diyanet Yayınları HALİL ALTUNTAŞ   Dr

Hastalığı nedeniyle ayakta veya oturarak namazını kılamayan kimse sandalyede oturarak namazını kılabiliyorsa bu şekilde kılar., rükû ve secdeyi de sandalyede biraz eğilerek yapar. sayfa 221. Eserin yeni basımı yapılmış, birçok ilave bilgiler konulmuş, fakat yukardaki ifadelere dokunulunmamıştır. Ancak  sayfa no değişmiştir.

*************  FİKRİ YAVUZ       İslam  İlmihali     ****************

Secde ve rükuu yapmaktan aciz kalanlar, hastalık durumlarına göre rükuu ve secdelerini vücudu veya başı eğerek  işaretle yaparlar ki buna  İma denir. Vücut veya baş secde için rükû’dan biraz daha fazla eğilerek yapılır. Sh 170

AÇIKLAMA:   Bu tür ima tanımları biraz izaha muhtaçtır. Burada  isteyen başını eğsin isteyen vücudunu eğsin denilmemektedir. Ne zaman vücut eğilir, ne zaman baş eğilir bunu hastalık durumu belirler. …Bak Hamdi Döndüren Kıyam   ayrıca 20 satır aşşağıda   Mebsut 719 nolu diop not

http://fikih.ihya.org/islam-fikhi/kiyam-namazda.html  erişim 12 ağustos  2013….01/01/2020

Oturarak namaz kılmada rükû ve secdeler güç yettiği ölçüde yapılır. Eğer belin eğilmesi mümkün değilse veya sakıncalı olacaksa, başıyla imâ yapar.

 İmâda baş secde için rükûdan biraz daha fazla eğilir. Böylece ikisi birbirinden ayrılmış olur.

***Nurul-İzah*******

 وإن تعذر الركوع والسجود صلى قاعدا بالإيماء وجعل إيماءه للسجود أخفض من إيمائه للركوع فإن لم يخفضه عنه لا تصح ولا يرفع لوجهه شيء يسجد عليه

Rükû ve secde etmek de mümkün değilse oturduğu yerde îmâ ile kılar.  îmâ ederken secde için, rükû için eğildiğinden daha fazla eğilir. Fazla eğilmezse caiz olmaz. Üzerine secde etmek için  yüzüne doğru herhangi birşey yükseltmez……

************************************************************

Hanefî fakihlerinin fetvaları   Fetevayi Hindiyye   +   Kadıhan    Hindiye hasta namazı tercümesi      

Ayakta durmaktan, rükû’a eğilmekten ve secdeye varmaktan aciz olan kimsenin, namazı oturarak kılmaya gücü yetiyorsa oturarak îmâ ile kılar. Secdelerini, rüku’larından daha fazla eğilmek sureti ile yapar.  sahife 2/6 Fetevayi Kadihan’da da böyledir…Fakat, yastık yere konmuş ise ve hasta olan şahıs bunun üzerine secde ediyorsa, namazı caiz olur. Hulasa’da da böyledir. Fakat, böyle yapmakla, o kimse, kötü bir iş yapmış olur. Muzmarat’ ta da böyledir. sahife 2/6

Bir kimse, sağlam bir halde namaza başlar, fakat sonradan, kendisinin ayakta durmasına mani olacak bir  hastalık gelirse, bu kimse, namazını, oturarak rükû’ ve secdelerle kılar. Eğer buna da gücü yetmezse, namazını, oturduğu yerden imâ ile kılar. Buna da gücü yetmiyen kimse ise, namazını, yattığı yerden imâ ile kılar. Tebyîn’de de böyledir. sahife 3/6

İzah-yazar : Birinci kırmızı yazılı yerde hasta namazını oturduğu yerde rükuu ve secde yaparak kılıyor. Bu hareketler belin  eğilmesi şeklindedir. İkinci kırmızı yazılı yerde ise hasta beli ile de eğilemiyor ve onun için ima ile kılar deniliyor. Hastanın ima yapacak sadece baş eğilmesi hareketi kalmıştır.) Hindiyye burada ima sırasını da gösteriyor. Bel ile ima öncelik kazanıyor, sonra baş ima’sı. (Bu ifadelerin neredeyse kariyer sahiplerinin dahi gözden kaçıracağı kadar kapalı ve gizli hükümler taşıdığını belirtmek isterim.)

http://kitap.fetvalar.com/fetavayihindiye/konu-1914.htm         erişim 17/08/2013…01/01/2020

Lin’k sağlığı devam ederken hasrtalıkta namaz  dosyasını buradan alabilirsiniz. Hanefi fıkhının en muteber kaynaklarından biri olduğu süylenir.

MEBSUT   editörProf. Dr. Mustafa Cevat Akşit İstanbul 2008  Gümüşev cilt 1 sahife 377 hasta namazı bahsi

Kutlarım: 30 cilt kitabın içinde en gizli îmâ tanımlarının biri yakalanmış ve 719 nolu dip notuyla da açıklanmış.

Bunu ögrendikten sonra şöyle söyleyebiliriz. Hasta ayakta durmaya (kıyama) güç; yetirebiliyorsa namazını ayakta kılar. Kıyama güç; yetiremiyorsa oturarak rükû ve secdeli olarak kılar. Oturmaktan da aciz ise ima719 ile kılar.

719 —Biraz egilince rükû, daha çok eğilince secde olacak şekilde eğilmek suretiyle namaz kılmak.
Eğilemiyorsa sadece başını hareket ettirerek ima ile namaz kılar. Kalp, göz ve kaş ile ima yapılamaz.
Bk. Molla Husrev, ed-Durer, Salat-u’l-Mariz, s.127;

Mehmet Zihni Efendi, Nimet-i Islam, s. 726.
Şirket-i Murettibiyye Matbaası, Istanbul, 1320. Hastanın nasıl namaz kılacağı ************************************

Açiklama: Yazar Köktürk  1000 sene öncesinin fıkıh kitabı Mebsut yukardaki ifadelerinde ima da önceliğin bel eğilmesi, ikinciliğin ise (eğilmeyi yapamayanlar için) baş iması olduğunu kanıtlıyor. [Hanefi mezhebinde îmâ vücudu veya başı eğerek yapılır diyenler] yukardaki satırları dikkatlice okumalıdırlar. Hanefi uleması vücut ve baş imasının ne şartlar altında yapılacağını eserlerinde beyan etmişlerdir.

***********İlahiyat’çı yazar     Ali Bozkurt**********

Camide yan yana dizilen taburelerin caminin ruhuna uymadığını dile getiren Bozkurt “Oturan kişi eğer başını secdeye götürebiliyorsa başını secdeye götürür. Eğer secde yapamıyorsa eğilebildiği kadar eğilir. Rüku içinde onun yarısı kadar eğilir. Sandalyede oturmaktansa halıya oturarak namaz kılmalıdır.

https://dogruhaber.com.tr/haber/626627-cami-adabina-uygun-hareket-edilmeli/   erişim 02/01/2020

         Vehbi Tülek  rivayeti

Memekzâde Mustafa Efendi 47. Osmanlı Şeyhülislâmıdır. Şeyhülis­lâm Muîd Ahmed Efendi’nin damadı ola­rak ilim çevrelerinde tanınmıştır. Tahsili­ni tamamlayıp müderrisliğe geçti. 1066’da (m. 1656) Şeyhülislâmlık verildi. 1066 (m. 1656)’da vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:

Ayakta fazla duramayan, iftitâh tekbîrini ayakta alıp, ağrı hâsıl olunca oturarak devam eder. Bir şeye dayanarak ayakta durabilen, dayanarak kılar. Ayakta fazla duramayan, iftitâh tekbîrini ayakta alıp, ağrı hâsıl olunca oturarak devam Dayanarak oturmak mümkün iken, yatarak îmâ câiz olmaz.   Yere secde yapmaktan âciz  olan, ayakta okuyup, rükû ve secde için oturarak îmâ eder. Oturup rükû için biraz, secde için daha çok eğilir. Bedenini eğemeyen, başını eğer. Bir şey üzerine secde etmesi lâzım değildir…

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/kose-yazilari/vehbi-tulek/ayakta-duramayan-hastanin-namazi-605643

*********HASAN YAVAŞ       Kitab-üssalat        Hakikat Yayınları ****  

Yere secde yapmaktan aciz olan, ayakta okuyup, rüku ve secde için oturarak ima eder. Oturup rüku için biraz, secde için daha çok eğilir.  Bedenini eğemiyen, başını eğer. Birşey üzerine secde etmesi lazım gelmez….  Sayfa 114

****** MEHMET ORUÇ     Online Kitap    Yolculukta Namaz*****

İma ile kılar. Yani  rüku için bedeni   ile biraz eğilir. Secde için bundan daha çok eğilir…… Oturarak kılarken, rükû’ için bedeni ile eğilir. Secde için, başını yere kor. http://www.mehmetoruc.com/rehber/namaz2/besvakitnamaz/besvakit/yolculuknamaz.htm    erişim  01/01/2020

********İmran İbni Husayn şöyle demiştir.-Bevasir illetine mübtela idim. Nebiyy-i Ekrem sall’llahu alethi vesellem’den salat-ı marızm keyfiyetini sordum. “Ayakta kıl, gücün yetmezse oturarak, ona da gücün yetmezse yan yatarak kıl.” buyurdu. Buharî

Hastalıkta namaz  Şafii mezhebinde de başını  yere, secde mahalline koyamayan kimse hakkında  tam görüş birliğine varılmamış konulardan birisidir.  Onlardan bir kısmı (imam-ı Gazali.+.İmamül Haremeyn..) yastık..vesaire gibi yüksek bir yer üzerine gerçek secde yaparlar. Onları bu şekilde davranışa sebep olan aşağıdaki hadis-i şerif olabilir.

أنَّهاَ  كَانَ  بِهاَ  رَمَدٌ  فَسَجَدَتْ على الْمِرْفَقَةِ  فَجوْزَ لَهاَ رَسُولُ اللّهِ

Ümmü Selemenin gözü ağrıyordu. Yastık üzerine secde etti.  Resulullah (sas) da ona bunu caiz gördü. Mebsut 384 hasta namazı   Abdürrezzak, Musannef, 11/478    İbn Ebu Şetbe, Musannef, 1/244

(METİN :     Reddul- muhtar sahife 10   Kaşı gözü ve kalbi ile ima yapamaz. İmam Züfer buna muhaliftir.) İmam-ı Züfer kaş ve göz ve kalp ile îma yapılabileceği fikrindedir. Burada bilinmesini istediğimiz şey ima’nın tek bir kalem olmadığı ancak, ibadeti anlatmaya yönelik bir işaret olduğudur. Rüku için öncelik bel eğilmesi şeklindedir, bunu yapamayan baş eğmesi şeklinde ima ile yapacaktır. Secdeye giden biri, secde yapamıyorsa eliyle secdeyi gösterip el iması yapamaz, el iması kabul görmemiştir. Çoğunluk kaş ve göz imasıile  de namaz kılmayı kabul etmemiştir.

Bazıları îmâ’ yı sadece baş eğme hareketi olarak görürken bazıları da îma’ yı hem baş hem de bedenle yapılabilen bir hareket olarak görüyorlar.Beden eğilmesini îmâ sayan  merhum fıkıhçılarından biri

**************HALEBΠnin îma anlayışı,************************

Halebi isimli  eserde bir yerde beden eğilmesi  îmâ türü olarak kabul ediliyor. Bak Halebi Sagir ve Tercemesi sayfa 167. 

 https://openmaktaba.com/wp-content/uploads/books/t%C3%BCrk%C3%A7e-islam-kitaplar%C4%B1/f%C4%B1k%C4%B1h/HALEB%20SAGIR%20openmaktaba.com.pdf

Yastık üzerine secde etmek isteyen biri için kullanılan ifadeler şöyledir. (Eğer yastık yer üzerinde olur da, onun üzerine secde ederse yine caiz olur. Fakat eğer yerin kuvvetini bulursa onun namazı rükû ve sücut ile olur. Eğer bunu bulamazsa onun namazı yine îmâ  iledir.)

Açıklama: Bunu daha iyi açıklayacak olursak  yerdeki yastık gibi bir yükseltiye secde edecek kişi elbette bunu gövdesiyle eğilerek yapabilecektir. Baş yastığa iyice değmiş ve yastığın sertliği hissedilmişse, bu namaz dosdoğru secde ile yapılan bir namaz olur, ama baş yastığa ancak ulaşmış, yastığın sertliği hissedilmemiş ise secdesi doğrudan secde değil bel eğilmesi suretiyle yapılan îmâ  secdesi olur. Bu anlayış İbni Abidin, Zeyleî, Musannif, Münye şarihinde de mevcuttur.

Copyright © Hüsnü Köktürk Hasta engelli sandalyede oturarak namaz kılan

              Hüsnü Köktürk   TB6BHK      [email protected]

http://www.geocities.ws/husnu66tr/hasta_namazi.htm

İbni Abidin İbni Abidin îma anlayışı: (reddulmuhtar-hasta namazı) Ben derim ki: (yani İbni Abidin) Doğrusu tafsilata gitmektir…….  Yere konulan şey taş gibi üzerine secde sahih olan şeylerden olup yüksekliği bir veya iki kerpiç miktarını geçmezse onun üzerine yapılan secde hakiki secdedir. Ve o kimse namazını ima ile değil, rükû ve sücudüyle kılmıştır. ……… Yere konulan şey, üzerine secde sahih olanlardan değilse (yani yumuşak pamuklu yastık gibi ki secdede içeri çöker) namazını imaile kılmış sayılır.

Açıklama: (yazar) Hasta yere konulan yüksekliği bir kerpiç boyunu aşmayan bir cisim üzerine secde yapmaya çalışıyor. Böyle bir secde ancak belin ve başın yere kadar eğilmesiyle mümkün olur ve secdeye ulaşamamış olsa dahi secdesini belin veya vücudun eğilmesi şeklinde ve de ima ile yapmış oluyor

İbni Abidin  burada bel ile eğillip secde yapmaya çalışmayı îma olarak kabul ediyor.

Musannif: «Sücudunu rükû’undan daha aşağı eğilerek yapar.» Musannif bu sözüyle biraz eğilmenin rükû için kâfi geldiğine işaret etmiştir. Yüzünü yaklaştırabildiği kadar yere yaklaştırmak: lâzım değildir.

Açıklama: Musannif burada çok açık şekilde hastanın nasıl secde yapacağını beyan ediyor. Secdeyi baş eğerek yapınız demiyor. az da olsa secdeye doğru eğiliniz, yüzünüzü yere yapıştırmak için zorlanmayınız diyor. Musannif  eğilmede yüz çehre nin yere yaklaşması ifadesini  de kullandığından eğilmenin bel eğilmesi şeklinde olduğu tasdik edilmiş oluyor.  Musannif Hanefi fıkhının en açık îmâ tarifini yapmıştır. Musannif kim dersek, Hanefi fakihlerinden biridir. Çok döküman topladığı, yazdığı, bunları tasnifle çok uğraştığı için musannif lakabını almış, asıl ismi kaybolmuş.

İ

Zeyleî :   Zeyleî «şöyle demek icabederdi: Yere konulan şeyin üzerine secde sahih olursa yapılan secde olur. Aksi taktirde îmâ’dır» demiştir.

Açıklama: Zeyleî bu konuda bir kural koymuş. Hasta beden eğilmesi şekliyle secde yapmaya çalışmış, yapabilmişse ne ala, ama yapmaya çalışması da sahihtir ve îmâ ile kılmış olur.

Burada İbni Abidin,  Halebî, Zeyleî , Münye şarihi, gibi fakihler secdeye kadar eğilebilmeyi îma kabul ediyor.

METİN Sücudunu rükûundan daha aşağı eğilerek yapar. Bu lâzımdır. Üzerine secde etmek için yüzüne bir şey kaldırmaz. Bu tahrîmen mekruhtur. Fakat yapılır da o kimse başını secdesi için rükûundan dahi fazla eğerse sahih olur. Halbuki bu secde değil, îma’dır. Meğer ki yerin (kaldırdığı cisim olmalı) sertliğini hissetsin. Başını eğmezse îma bulunmadığı için sahih olmaz. İfadenin daha anlaşılır açıklamasını  Fetevay-ı Hindiyye den öğreniyoruz. İfade; kendisi secdeye gitmeyip, yerden bir cisim alıp yüzüne doğru kaldırarak  onun üzerine secde yapmak  isteyenler için kullanılmış, ancak zamanımızda bu uygulama ortadan kalkmış durumdadır,

aksi halde (Yerin sertliğinin hissedilebilmesi için vucudun yani belin bizzat secde mahalline eğilmesi gerekir. Sırf baş ağerek  secde mahallinin sertliği veya yuımuşaklığını  hissetmek mümkün değildir.  sadece baş eğilerek secde mahalline ulaşmak ancak olsa olsa kuş cinsi için mümkün olabilirdi. )

bni Abidinden ikinci örnek ima anlayışı

METİN Sücudunu rükûundan daha aşağı eğilerek yapar. Bu lâzımdır. Üzerine secde etmek için yüzüne bir şey kaldırmaz. Bu tahrîmen mekruhtur. Fakat yapılır da o kimse başını secdesi için rükûundan dahi fazla eğerse sahih olur. Halbuki bu secde değil, îma’dır. Meğer ki yerin (kaldırdığı cisim olmalı) sertliğini hissetsin. Başını eğmezse îma bulunmadığı için sahih olmaz.

 İfadenin daha anlaşılır açıklamasını  Fetevay-ı Hindiyye den öğreniyoruz. İfade; kendisi secdeye gitmeyip, yerden bir cisim alıp yüzüne doğru kaldırarak  onun üzerine secde yapmak  isteyenler için kullanılmış, ancak zamanımızda bu uygulama ortadan kalkmış durumdadır,*

aksi halde (Yerin sertliğinin hissedilebilmesi için vucudun yani belin bizzat secde mahalline eğilmesi gerekir. Sırf baş ağerek  secde mahallinin sertliği veya yuımuşaklığını  hissetmek mümkün değildir.  sadece baş eğilerek secde mahalline ulaşmak ancak olsa olsa kuş cinsi için mümkün olabilirdi.

Caferilerin Îma anlayışı

“Tevzihu’l Mesail”    TAM İLMİHAL[İran menşeli veya  Caferi Türkçe bir ilmihal  kaynak ‘da rüku ve secdede eğilme,  anlayışı :Eserin Orijinal Adı:  “Tevzihu’l Mesail”    TAM İLMİHAL

http://www.sistani.org/index.php?p=741491&id=56&pid=3127      erişim 17/08/2013

http://islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/tamilmihal/book.htm#_Toc111104591  erişim 17/08/2013-  –31/12/2019

RÜKÛ –  Eğer bir şeye yaslanarak da normal şekilde rükû yapamazsa, rükû denilecek kadar eğilmelidir. Bu kadar da eğilemezse, başıyla rükû için işaret etmelidir
1023- Rükû miktarınca eğilemeyen kimse, bir şeye yaslanarak rükû etmelidir. Eğer bir şeye yaslanarak da normal şekilde rükû
yapamazsa, rükû denilecek kadar eğilmelidir. Bu kadar da eğilemezse, başıyla rükû için işaret etmelidir.

1055- Oturabilen fakat alnını yere ulaştıramayan kimse, secde denilebilecek miktarda eğilebiliyorsa eğilmeli..

1057- Asla secde edemeyen, secde denilebilecek kadar da eğilemeyen kimse,  secde için başıyla işaret etmelidir.]

(açıklama: Caferi fıkıhında dikkat edilirse eğilemeyen kimseler için ( başınızı eğin) ifadesi kullanılmıyor,

sadece (başıyla secdeye  veya rukuya i şaret eder) deniliyor )*********************************************************/

İmam Gazalinin ima anlayışı

Hasta olan kimse secde için başını yere koyamazsa İmam-ı Harameyn ve Gazali’ye göre yastık ve masa gibi yüksekce bir şeyin üzerine başını koyup secde eder. Hasta olan kimse secde için başını yere koyamazsa namazını nasıl kılacaktır.

. İmam-ı Gazâli’ye göre (mümkünse) yastık ve masa gibi yüksek bir şeyin üzerine başını koyup secde eder. fıkıh-ihya.org

http://www.iskenderpasa.com/D3257AF4-1CF6-4C3E-A0F6-BE77493E6A13.aspx

Buhari de taksir  bölümünde  Salat-i Mariza  konusunda sadece tek bir adet hadis-i şerif var ki: Bu hadis-i-şerif üzerinde saten bir ihtilaf yok. İmran hadisi rivayeti

عَنْ عِمْرَانَبْنَ حُصَيْنٍ رَضِى اللّهُ عَنْهُ قَالَ كَانَتْ بِى بَوَاسِيرُ فَسأَلْتُ النَّبِى َّ صَلّى اللّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ عَنِ الصَّلاةِ فَقَالَ صَلِّ قَائماً فَاإِ نْ لَمْ تَسْتَطِعْ فَقَاعِداً  فَاإِنْ لَمْ تَسْتَطِعْ فَعَلى جُنْبٍ

İmran İbn-i Husayn radıya’allahu anh’den:   Şöyle demiştir. Bevasir illetine mübtela idim. Nebiyyi ekrem (sas) den salat-ı marizm keyfiyetini sordum.  “Ayakta kıl, gücün yetmezse oturarak, ona da gücün yetmezse yatarak kıl.” Buhari cit 3  sayfa 397– 572 nolu hadis’ i şerif. En kuvvetli hasta namazı delili, fakat burada îmâ  kelimesinden söz edilmiyor.

Somalili Muhaddis  Zeyleî‘  nin Arapça “Nasbur’-raye li ehadis el Hidaye” isimli kitabının Arapça aslını çok zorlukla internet ortamımda DOC uzantılı dosyalar halinde bulabildim. Birbirine yakın, birkaç rivayet toplamış, zayıf gördüklerini de almış, bunlara “garip” ismini vererek tasvip etmediğini belirtiyor. Aşağıdaki hadis- şerif 174 üncü sahifede Cabir hadisi  Bu hadis-i şerif Müsned-i Bezzâr’ da ve  Beyhâkî’ nin  mağrifet’ inde bulunuyor.

حَدِيثُ جَابِرٍ، فَاخْرَجَهُ الْبَزّارُ فِي “مُسْنَدِه ِ”. وَالْبَيْهَقِيُ ّ فِي “الْمَعْرِفَةِ”

عنْ أَبِي بَكْرٍالْحَنَفِيِّ ثَنَا سُفْيَانُ الثَّوْرِيُّ ثَنَا أَبُوالزُّبَيْرِ عَنْ جَابِر أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى ا للَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

عَادَ مَرِيضًا، فَرَآهُ يُصَلِّي عَلَى وِسَا دَةٍ، فَأَخَذَهَا، فَرَمَى بهأ فَأَخذَ عُودًا لِيُصَلِّيَ عَلَيْهِ،

فَأَخَذَهُ فَرَمَى بِهِ، وَقَالَ: صَلِّ عَلَى الْأَرْضِ إنْ اسْتَطَعْت، و َإِلَّا فَأَوْمِئْ إيمَاءً، وَاجْعَلْ

  سُجُودَك أَخْفَضَ مِنْ رُكُوعِك

Sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem  efendimiz hazretleri, bir hastayı ziyaret buyurup, önüne yastık alarak, namaz kılmakta görmüşler, yastığı atmışlar. Hasta önüne bir tahta almış, onu da atıp : ”Muktedirsen yere secde yaparak kıl, değilsen, imâ et ve sücudun için olan îmâ’ yı rükûu için olan îmâ dan daha aşağıda yap”

175 inci sahifede ise benzer  şöyle bir hadis-i şerif var.  Süneni Darekutnî den

وَأ َخْرَجَ الدَّارَقُطْنِيُّ فِي “سُنَنِهِ” عَنْ الْحَسَنِ بْنِ الْحُسَيْنِ  الْعُرَنِيِّ ثَنَا حُسَيْنُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ جَعْفَر ِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَن ْ أَبِيهِ عَنْ عَلِيِّ بْن ِ أَبِي طَالِبٍ عَنْ ا لنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ:

” يُصَلِّي الْمَرِيضُ قَائِمًا، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ صَلَّى قَاعِدًا، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ أَنْ يجُدَ، أَوْمَأَ، وَجَعَلَ سُجُودَهُ أَخْفَضَ مِنْ رُكُوعِه

Hadis-i Şerifin kabaca anlamı şu şekildedir

Netice olarak  Bezzar, beyhakî, Darekutnî  bu üç kitap bel eğilmesini kastederken sadece Taberanî Camiul Kebirinde  baş eğilmesini esas alan hadis-i şerif zikrediyorlar.

Namaz beden ile yapılan, bir ibadettir ve hastalar bu işlemi  (güçleri yettiği ölçüde yapacakları şeklinde) bir kural konulmuştur.

Hastanın, sağlamdan ayrıldığı noktalar, gücünün yetmediği şeylerdir. Hasta, gücünün yettiği hususlarda sağlam gibidir(Hindiyye tercümesi)

Uygulamalarda hastalar cidden yapabileceklerini yapabiliyorlar mı? Yani yapabilen  kıyamı ayakta yapacak, yapabilen rüku için eğilecek, yapabilen secdeye gidecek, yapamadıkları konularda ima yapacaklar. Camiye yürüyerek gelip, imam iftitah tekbiri alırken ve ayakta durmaya hala gücü olan biri (ben hastayım, oturarak hasta namazı kılarım ) diye yere oturması ?

Fıkıh işlerinde hayli çalışmaları olmuş, Mısır’a araştırıcı olarak gitmiş bir fakih arkadaşıma hasta namazı konusunu sordum. Cevap  şu idi[ seferi  namazında da durum böyle –tembe…tercih….. etmişl….]

Kaynak olarak verdiğim linkler  inanılmaz kısa kadar kısa süreç içerisinde ortadan kalkıyorlar

http://fikih.ihya.org/islam-fikhi/kiyam-namazda.html  erişim 12 ağustos  2013….01/01/2020

Oturarak namaz kılmada rükû ve secdeler güç yettiği ölçüde yapılır. Eğer belin eğilmesi mümkün değilse veya sakıncalı olacaksa, başıyla imâ yapar. İmâda baş secde için rükûdan biraz daha fazla eğilir. Böylece ikisi birbirinden ayrılmış olur.

Kanal 7 de onu ile ilgili çok detaylı bir video adresi  Kocaeli ve birçok vilayetin aktif müftüsü  MEHMET SÖNMEZOĞLU  yaptığı videolarla da halka inmeyi başarabilmiştir

videolar, çalışmıyorsa windowsunuzda eksik program vardır. Frontpage ile  açaıyorsanız Preview konumunda açmalısınız

http://www.youtube.com/watch?v=W1D_UZMyJKg  erişim 05/10/2013…02/01/2020

http://www.search.ask.com/videos?q=sandalyede+namaz&o=APN10750&l=dis&tpr=10   erişim 02/01/2020

https://www.youtube.com/watch?v=phwBrN7r_as TGRT  İlahiyatçı yazar Osman Ünlü video

https://youtu.be/c4pi6N1AV0g    Dr Ahmet Hamdi Yıldırım  bel ve baş imasını anlatıyor

http://www.youtube.com/watch?v=3mXdQLGYwCE    Erişim  30/08/2013..02/01/2020

Konu ile ilgili internetten seçme bazı yazılar, bazı kaynaklar.

https://www.youtube.com/watch?v=abT6ZXHImPs   Diyanet TV   erişim   01/01/2020

https://husnukokturk.wordpress.com/hasta-namazi-ve-ima-meselesi

Yazımızın hazırlanmasında eserlerinden istifade ettiğimiz hasta namazı konusunda çalışma, inceleme, araştrma yapmış merhum, hayatta,  profösör, fakih, veya  yazarlarımzın  merhumlarına rahmet , hayatta olanlara afiyetler dilerim.  Ancak internet ortamının bilgilerinin değişmesi, kaybolması, her zaman mümkün olacağı unutulmamalı, Eserlerin de bir ömrü var, mevcutları tükeniyor, İcabında bu gibi kimselerin bağlı oldukları kuruluşlar, eserlerin ilk basımlarını yok edip ikinci basımlarını çıkarıyorlar. Baskılara ilaveler yapılıyor. Video gibi dökümanların da yer değiştirmeleri, icabında silinebilirliği mümkün oluyor. Affola

*****   KAYNAKÇA  *********    MEHMET ZİHNİ   Nimet-i İslam,  MUHAMMED  bin KUTBUDDÎN  Îznîkî    Cennet yolu ilmihali,  DİYANET fetvaları. Ahmet Yaman;   MUSTAFA VARLI,  A. FİKRİ YAVUZ  İslam  İlmihali,   Nurul-izah,  Fetevay-i Hindiyye,  Ali Bozkurt,   Vehbi Tülek,  Emekli   müftü   Hasan Yavaş Kitab-üssalat,  Merhum yazar Ömer Öztop,,  Prof Dr. HAMDİ DÖNDÜREN   İslam İlmihali ,   Buharî, HALEBÎ,   Musannıf,   İbni Abidin,   Zeyleî , Zeylaî,  mağrifet,  Süneni Darekutnî, Münye şarihi,   Kocaeli ve bazı şehirlerin Müftüsü Mehmet Sönmezoğlu (videoları), ,  Pr Dr. Ekrem Buğra Ekinci,  İst müf yar Yusuf Kavaklı,(video).

     

Hasta namazı içinde yayınlandı | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlendi | Yorum bırakın

süper seçici trf-regen..alıcı


Genel içinde yayınlandı | Yorum bırakın

4 transistörlü ses amplifikatörü

This gallery contains 2 photos.


4 transistör ses amplifikatörü  four transistors audio amplifierr Yazan Hüsnü Köktürk 3 transistörlü ses amplifikatörlerinin sayısı hayli fazla. 4 transistörlüye gelindiğinde sayı yok seviyesine iniyor ve hata oranı yüksek oluyor. Ses veya sürücü gücü eksik geldiğinde baş tarafa  ilaveler yapılabilir. … Okumaya devam et

More Galleries | , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlendi | Yorum bırakın

transistörlü radyo ses devreleri


Yazar   Hüsnü Köktürk

     3tr transistörlü ses devresi

Transistörlü ses devrelerinin kullanım alanı halen çok yaygın. Ses devresi. Konferans verirken ses devresine ve mikrofona gerek var. Müzisyenler gitar, bağlama gibi araçlarına ses devresi bağlamayı adet ettiler. Ses kayıt işlerinde yine amplifikatör dediğimiz bu araçlara gerek var. Hakeza cep telefonları içinde çok ses katı var…

Hangi devre iyidir?  Pek çok devre yapıldı . Onlarca, belki daha fazla. Transistörlerle, fetlerle, lambalarla çiplerle devreler oluşturuldu. Benim vermiş olduğum bu devreyi eski yıllarda bazı radyo üreticileri de kullanmışlardı.

Son yıllarda çip kullanımı ağırlık kazandı. Direk kuplajlı 3 transistörlü devrelerde başarı yüksek ise de 4 transistöre geçince işler biraz zorlaşıyor. Diğer bir yazıda 4 transistörlü devre verilecek.

elektronik içinde yayınlandı | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlendi | Yorum bırakın

insan bu büyük


Hüsnü Köktürk        secde

Varlıklar içinde Allah’a karşı iman ve amelinden sorumlu iki mahluk var.

İnsan ve Cin. Biz bu yazımızda yaratıklardan melek ile insanı kıyaslayarak onların avantajlı ve dezavantajlı taraflarını göstermeye çalışacak,şeytan, hayvan ve cansız varlıklardan daha az bahsedeceğiz

Melek : Allah taâla’nın kainattaki işlerini gören önemli varlıklardan biri. İnsanın amel defterini yazanlar da onlar. İnsanlarınki gibi; Sırat Köprüsü’nden geçme, imanını koruma, şeytanın hiyle ve desiselerinden kaçınma gibi uhrevî dertleri de yok. Nefisleri, cinsiyetleri, maddî ihtiyaçları da olmadıkları için günah da işleyemezler. Kıskançlık, kin, haset gibi manevî hastalıklardan da uzaktırlar. Bütün bunlar meleklerin kendi açılarından, lehlerine olan üstün vasıfları, peki onların aleyhlerine olan vasıfları da var mı? Var elbet! “her nimet bir külfet gerektirir” prensibine uygun olarak, bu rahat hayatın sonunda melekler, insan gibi bir cennet hayatı beklemeyecekler.

İnsan: Dünya hayatı,  dezavantajlarla dolu. Çocuk annesinden doğarken, ağlayarak dünyaya geliyor.. Dünyadan gidişi de acıklı. Hastalık, ihtiyarlık veya bir felâket sonucu hayatını kaybediyor. İnsan ki varlıklar içerisinde emaneti yüklenmiş iki yaratıktan biri. Yani; mükellef olmayı, sırat köprüsünden geçmeyi, hesaba çekilmeyi, belki de halife olmayı kabullenmiş bir varlık. “Biz emâneti semâvat, arz ve dağlara teklif ettik, onlar bunu kabullenmekten kaçındılar ve ondan korktular, onu insan yüklendi.” Ahzap suresi ayet 72 اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُۜ اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًاۙ ﴿٧٢﴾ لِيُعَذِّبَ اللّٰهُ

İnsan herne kadar liderliği kabul etse de, ihtimal, rabbini melekler kadar iyi tanımıyor. Melekler Allah’a insandan daha yakın gözüküyorlar. Bir meleğin rabbini inkar edip kâfir olması imkansız ise de insan için mümkün. İnsan imansızlık tehlikesiyle karşı karşıya. Nefis onu azgınlığa şeytan da Allah’tan uzaklaştırmaya çalışıyor. Maddî ihtiyaçları olan insan bunların temininde şeytanî yollara başvurabiliyor. Gayri meşrû kolay kazanç yollarını tercih edebiliyor, harama düşebiliyor, bunların temininde cinayetlere kadar varan vahim sonuçlara ulaşabiliyor. Öyle ki Nas suresinde kendisinden sakınılan şeytan benzeri bir varlık oluyor

ِDe ki “ Cin ve “İnsanlar’dan, o sinsi vesvese verenlerin şerrinden, insanların Rabbine, Melik’ine İlâh’ına sığınırım   .﴿114﴾ سُورَةُ النَّاس

 قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِۙ ﴿1﴾ مَلِكِ النَّاسِۙ ﴿2﴾ اِلٰهِ النَّاسِۙ ﴿3﴾ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِۙ ﴿4﴾ اَلَّذ۪ي يُوَسْوِسُ ف۪ي صُدُورِ النَّاسِۙ ﴿5﴾ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ ﴿6

Asr’a yemin olsun ki mutlaka insan ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.”

 İnsanın rabbı karşısındaki durumuna bir de Asr suresinden bakalım.          

Bu müstesnaların miktarını da Buharî ve Müslim isimli kitap lardan öğreniyoruz. Başarıya ulaşanlar Buharî’de %1 Müslimde ise binde bir olarak zikrediliyor. İnsanın günaha meyyal bu hallerini tahmin eden melekler Bakara suresi ayet 30 hitabını alınca telaşa düştüler. “Rabbın meleklere, ben yeryüzünde bir Halife yaratacağım...” Ve aynı ayette meleklerin rablerine soru sorduğunu görüyoruz.“.. orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Halbuki biz seni tesbih ediyor, sana hamdediyor ve seni takdis ediyoruz dediler. Allah ben sizin bilmediklerinizi bilirim dedi.”

 Bakara suresi ayet 30

وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ  اِنّ۪ي جَاعِلٌ فِي الْاَرْضِ خَل۪يفَةًۜ قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَٓاءَۚ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَۜ قَالَ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ ﴿30﴾

Demek ki insanoğlunda bunca olumsuzluklara rağmen, meleklerde olmayan bazı iyi hasletler vardı. İnsan için cennete gitmek pek kolay değildi. Çünkü cennetin etrafı nefsin hiç hoşlanmayacağı mekruh, haram ve yasaklarla çevriliydi. İçki kumar, zina yasağı, yolsuzluk adaletsizlik yasakları, adil, dürüst ve doğru olma emirleri, bedeni ve mâlî ibadetler ve hatta şehit olabilme fedakarlığı. Cehenneme giden yollarda ise çekicilik ve cazibe var. Haram ve günahın akla gelmediği yollar. Kibir, adaletsizlik, zulüm, yalan, hiyle, haram kazancın,.. meşru sayıldığı yollar.

İnsan melek gibi değil, güzel ameliyle derece alıp yükselir, kötü ameliyle de aşağı düşer, hayvan seviyesinin altına bile inebilir. Hiçbir meleğin amel ederek derece aldığını işitmiyoruz, çünkü onlar amel yaparlarken insan gibi zahmet çekmiyorlar.“Şüphesiz biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonrada Aşağıların aşağısına çevirip attık” 

Tîn suresi ayet4-5

   لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓي اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍۘ 

4-ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ ﴿5

İnsanı yücelten ise, hiç görmediği Allah’a inanması, ona secde etmesi, sevabını tâ ahirette umarak hayır hasenat yapabilmesidir. İnsan hiçbir zaman ibadetinin karşılığını peşin beklemiyor. Kabul olacağından emin olmadığı halde el açıp Allah’a dua ediyor. İcabında Allah yolunda, o çok sevdiği canını verebiliyor. Kaba bir tabirle sevabını ahirette almak üzere insan, veresiye yatırım yapıyor. Haccının, zekatının, hayrının karşılığını ahirette bekliyor, ve Rab’bin şu hitabı ile müjdeleniyor. “ Onlar ki gaibe inanırlar, namazı kılarlar, kendilerine verdiklerimizden infak ederler.” Bakara ayet 3.  Şehitlik insana mahsustur, meleğe değil. Şimdiye kadar hiçbir meleğin şehit olduğu işitilmemiştir.

Konumuzla ilgili tanınmış şu hadis-i şerif insanın rabbi katındaki değerini pek güzel ifade ediyor“ Allah’ın, yollarda dolaşıp zikredenleri araştıran melekleri vardır. Allah-u teâlayı zikreden bir cemaate rastlarlarsa, birbirlerini çağırırlar. Aradığınıza gelin. Kanatlarıyla semayı kapatırcasına onları sararlar. Allah çok daha iyi bildiği halde meleklere sorar.—–Kullarım ne diyorlar?
—–Seni tesbih ediyorlar, sana tekbir okuyorlar, sana hamt ediyorlar
—–Onlar beni gördüler mi?
—–Hayır
—–Ya görselerdi ne yaparlardı ?!
—–Eğer seni görselerdi pek aşırı bir tağzim ve rağbette bulunurlardı.
—–Onlar ne istiyorlar?
—–Senden cenneti istiyorlar.
—–Cenneti gördüler mi ?
—-Hayır rabbimiz görmediler.
—-Ya görselerdi ne yaparlardı ?
—-Eğer görselerdi, aşırı bir arzu ile isterlerdi.
—-Neden çekiniyorlar?
—-Cehennemden çekiniyorlar.
—-Onu gördüler mi ?
—-Hayır ey rabbimiz, görmediler,
—-Ya görselerdi ne yaparlardı?
—  Eğer görselerdi, çok daha şiddetle korkar ve kaçarlardı.
–Sizi şâhit kılıyorum, onları affettim. –Yarabbi onların içinde bir günahkar kul vardır. Oraya bir başka maksat için gelmiştir
–Onu da affettim. Onlar öyle cemaatlerdir ki onlarla beraber bulunanlar da sayelerinde bedbaht olmazlar. —–Buharî- Müslim- Tirmizî —
Hüsnü Köktürk       

Genel içinde yayınlandı | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlendi | 1 Yorum

Akü veya pillerle orman ateşi yakma


Nostaljik ateş yakma metotları

Orman sevenlerin yaptıkları şovların birisi de  çakmaksız ateş yakma şovudur. Orman severler sırtlarıda çanta da taşısalar, çanta içinde anında alev çıkarabilen 3–5 liralık bir çakmak bulunmaz. Ateş, odunları birbirine sürterek çıkartılacak. En önemli ateş yakma şovlarından birisi işte bu sürtme metodudur.

Bu metodun  hayli uğraştırıcı ve zaman alıcı olduğu bilinen bir gerçek. İkinci bir metot da çakmak taşı metodu ki bu metotta gereken malzemeler iyi kalite çakmak taşı, yüksek karbonlu darbe vuruş çeliği, çabuk ateş alabilen kav isimli madde.

Üçüncü metot pertavsız, mercek veya adese ismi verilen cam araçlarla güneş ışığını odak noktasına toplayıp  orada oluşan ısıyı alev topuna dönüştürmek. Bu metot gece ve bulutlu günlerde işe yaramaz Ayrıca bu tip araçlar bizim evlerimizde  kolay bulunan malzeme listelerine pek giremezler

Dördüncü metot pil enerjisini alev tipine döndürmek ki bunu kullanan kimseler vardır, ancak kimsenin kullanmadığı kat’ i çözümlerin birisini açıklayacağız. Gerekli malzemeler 12 volt pil veya akü. İki adet ucu sivriltilmiş  grafit çubuk. Hepsi bu kadar. Ancak grafit çubukları bulmak şimdi biraz zorlaştı. Bu çubuklar çinko nişadır pillerin içinden anot çubuğu olarak çıkardı. Piller alkaiye dönüşünce grafitler ortadan kalktı. Piyasayı bir dolaşayım çinko pil bulursam grafit hatırına alacağım.  Pozitif ve negatif kutuplardan alınan tel grafit çubuğun tabanına sivriltilmemiş yerine bağlanacak. Bağlama işi sıkıca sarılmış bakır tellerle yapılabilir.

Grafitin sivri uçlarını hafifçe birbirine dokundurunuz. Parlak bir şerare çıkacaktır. Şerare boyutu ve şiddeti ölçülü olmalıdır. Bu kuru gazete kağıdını yakacak kadar olmalıdır.

Video adresimiz

https://youtu.be/G9KdunFxvCU

Hüsnü Köktürk    husnu66tr@yahoo.com

Pil veya akü ile ateş yakma

elektrik içinde yayınlandı | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlendi | Yorum bırakın

Multivibrator tipi Mosfet-test


Yz  Hüsnü Köktürk             Mosfet test  devresi

Göze ve görselliğe hitap eden  ölçü araçlarının en önemlilerinden biri iki aktif araçla çalışan devrelerdir. Aktif aracın biri kaldırılır, yerine soket konur. Cihaz çalıştı mı mosfetimiz sağlam demektir

İki aktif eleman kullanan devrelerin en gözde olanlarından birisi multivibratör devresidir. Fet kullanmışsanız, fet-tester olur. Mosfet kullanmışsanız Mosfet-tester olur.

Zamanımızda yük olarak led diyot takılıyor. Ben yük olarak 30ohm 25-30mA veya daha fazla omajlı  minyatür tel tungsten lamba kullanıyorum. Bu tip lambalar elektronik cihazlarda aydınlatma amacıyla kullanılırdı. Lamba amperliyse verdiği ısı cihaza zarar verebilirdi. 25–30 mA lambalar etrafa ısı yayamazlar.

Devrenin ikinci bir özelliği aktif elemanın terminallerini tespit edebilmesidir. Hangi ayak drain ? Eleman çalışana kadar bağlantı denemesi yapınız. Sokete yanlış ayağın girmesi mosfete zarar vermez. Bunu tecrübelerime istinaden söylüyorum. Siz daha ihtiyatlı olmalısınız. Lamba omajlı 47 ohm da olabilir.

Bu araçla ölçebileceğimiz birkaç isim yazalım Küçüklerden BS170 2N7000…orta boylardan IRF530 IRF630 IRF730 IRF840 40N03P RFP70N06 IRFZ34N.. ..

IRFP064N gibi irileri ölçmek için daha iri soket gerekir.

elektronik içinde yayınlandı | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlendi | Yorum bırakın

Basit JFET test devresi


Yazar  Hüsnü Köktürk               JFET test devresi   husnu66tr@yahoo.com

Malzeme kutusu içinde kullanılmış bazı fet transistör görüyorum. Bunların sağlamlık testi yapılmadan kullanımları  hayli sakıncalı. İnternette gördüğüm test devreleri fazla  basit değil, birçokları da inandırıcı değil. Neticede bir led yakacak devreler. Led icabında transistör olmadan da yanıyor Beni fazla uğraştırmayan bir devre bulamıyorum.

Çalışan bir devre bulsam, yerine koyma metoduyla halledeceğim. Telsizciler sitesine gönderdiğim –statik elektrik toplayıcı- devre aklıma geldi. Ne garip o da çalışmıyor gibi. Biraz değişiklik yaparsak elbette çalışacak, bizim elimizden geçmiş bir devre. Bu defa irice hassas bir beyaz led kullanıyorum. Fosforlu olmasına rağmen fosforsuz ledlerden dahi parlak ışık verebiliyor. Hurdalık mahsulü. Led’in çanak şeklindeki terminali fet drain’e bağlı. Gördüğüm bu. Önemli olan led bir miktar parıldayacak, fazla değil.

Voltajımızı bağlıyoruz. Led hafif yanacak. Yanmazsa ne olacak? Amatörsün ya sen, led değişebilir, 1K direnç değişebilir, fet yanmasın da ne yaparsan yap, maksat led biraz ışık versin. Elimize silikon çubuk, tükenmez kalem, plastik tarak gibi bir madde alıp, saçlarımıza biraz sürüp elektriklenme yapıyoruz.  Fet sağlam ise tarağın bir hareketiyle led ya daha iyi yanacak veya tamamen sönecektir.

Led ışığı kontrol edilebilinmişse fet çıkarılır ve yerine 3 terminalli fet soketi bağlanır.

elektronik içinde yayınlandı | , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlendi | 4 Yorum

excellent trf vlf fet receiver


By    Hüsnü Köktürk      TB6BHK      https://www.geocities.ws/husnu66tr/receiver5.html     

Bu alıcı ne işe yarar dersek öncelikle aklıma gelen yeraltı sinyallerini dinlemeye hevesli kimselere yarar diyebilirim. Hele bu iş için receiver 16,  17  çok uygun, Daha seçici. Bu cins alıcıların düşük frekanslarda seçiciliği iyi sayılır. Bobin turunu yükseltip biraz da kondansatör ilave ettiğinizde ferit çubuğu bobin içerisinde ileri geri oynayarak tuner yapmış olursunuz.

This is a perfect broadcast direct receiver. Especially gives high and quality sound. If needs more sensitives adjust the pot. Put the ferrite bar and L1 on it, a safely place. Dont put on the speaker or a dead place.

Bu gür ve kaliteli ses veren orta ve uzun dalga alıcısıdır. Duyarlığı artırmak için 1k pot ayarlanarak fetlere fazla volt girişi sağlanır. BF246 kollektörlerinde drain rfc şok bulunmayışı bir kolaylık. Alıcı BF254 ile beraber 4 kat rf katı ihtiva ediyor. Esasen hayatta kalmış eskilerin bildiği gibi BF254 katı hem rf hem de bf katı görevini üstlendiğinden hoparlör çıkışı bayağı yüksek olur. 1N4148 diyotlarında bas frekans haline dönüşen sinyaller bu defa yine aynı BF254 transistörünün girişine bf yükseltmesi yapması için sürülürler. Besleme voltajı 6-9V. İleri sürümlerinde çoğu kez 9 volt kullandık. İleri ihtimal son sürüm, yani receiever13. Aslında girişi çift BF256 olan bir alıcı düşünüyorum ama bunu gerçekleştirmeye enerjim ve vaktim olacakmı?.

radio receiver alıcı içinde yayınlandı | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlendi | 2 Yorum

Gelişmiş trf alıcı receiver 6


 By   Hüsnü Köktürk        TB6BHK           husnu66tr@yahoo.com

SENSITIVE   DIRECT    PERFECT  DX PORTABLE RECEIVER

This is a perfect broadcast direct receiver. Especially gives high and quality sound. If needs more sensitives adjust the pot. Put the ferrite bar and L1 on it,  to a safely place. Don’t put on the speaker or to a dead place. Bu gür ve kaliteli ses veren orta ve uzun dalga alıcısıdır. Duyarlığı artırmak için, 5k luk pot ayarlanarak fetlere fazla volt girişi sağlanır. Receiver 5 teki birinci fet çıkarılarak yerine transistör konulmuş ve bazı gözden kaçmış hatalar düzeltilmiştir. Alıcı FM istasyonlarını almaya meyl ediyorsa 2sc930 transistörünün girişine bir ufak rfc ilave ediniz. Alıcı orta dalga istasyonlarını daha güneş batmadan almaya başlar. Pek çok süperheterodin radyoların alış yapamadığı durumlarda dahi gür ve kaliteli sesi ile alış yapar. Son zamanlarda anladım ki bu alıcı serilerinin en iyilerinden birisi receiver 6. Çünkü baştaki 2sc930 transistörüne bağlı bobinin orta ucu şasiye ne kadar yakınsa seçicilik o kadar artar. Bunu fetlerle yapamayız

radio receiver alıcı içinde yayınlandı | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlendi | 1 Yorum

advanced trf receiver series 9


By   Hüsnü Köktürk        TB6BHK         husnu66tr@yahoo.com

This is a perfect broadcast selective sensitive direct TRF receiver. receiver9  It is designed for the detection of AM signals in the 150kHz to 3MHz. This circuit features good sensitivity, selectivity and high audio output level. Especially gives high and quality sound.  Perfect for LW and MW.  Better than all superheterodiyn receivers unless is made for special.   If needs more sensitivity adjust the pot For More selectivity  the middle of the coil point  must be between 3-10 turn, not much. l3(3-5) turn  for MW 3-7 turn for LW). One of the main selectivity is coil L4. 3 turn for LW MW Marine band. For short wave only one turn is enough. Some value of the emitter resistance of the transistor is very high, like 27K, 22K, 10K,  These are not the wrong values.  Put the ferrite bar  to a safely place. Don’t put the coil on the speaker or to an anti feedback, dead place. This receiver convenient for listening Dx stations. This version of this receiver will work very okey with air cored inductors, 11cm diameter, 100 turn for LW and 35 turn for MW. No external antenna needed.

Bu gür ve kaliteli ses veren orta ve uzun dalga alıcısıdır.  Marine bandını da dinler. Harici anten kullanılmaksızın DX istasyonlarının dinleme imkanı hasıl olmuştur. Alıcı bu haliyle en kaliteli seçme süperheterodin alıcıların seviyesindedir. Seçicilik L2 ve L4 bobinlerinin tur sayısı ile ilgilidir. Bunlar üç tura kadar düşürülebilir. Orta ve uzun dalga için L3 28 tur L4 ise 3 tur. Uzun dalga için L4 5 tur yapılırsa ses daha gür çıkar. Seçicilik kısa dalga için mükemmel sayılmaz. Ses kalitesi için ise eşsiz denebilir.

 Hatta ses kalitesi bakımından eşsizdir. Alıcının FM istasyonlarını almaya meyl etmesi şu ana kadar görülmedi. Alıcı orta dalga istasyonlarını daha güneş batmadan almaya başlar. Pek çok süperheterodin radyoların alış yapamadığı durumlarda gür ve kaliteli sesi ile alış yapar.

radio receiver alıcı içinde yayınlandı | , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlendi | Yorum bırakın